BM Haksız Tutukluluk Çalışma Grubu, hakim Melike Göksan ve Mehmet Göksan kararı ile ByLock kullanmanın haberleşme ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu, başvuranların bu nedenle tutuklanmalarının ‘Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 19. maddesine’ aykırı olduğuna karar verdi.
BM Haksız Tutukluluk Çalışma Grubu, Melike Göksan ve Mehmet Göksan kararına BU LİNKTEN ulaşabilirsiniz.
TÜRKÇE METİN
İnsan Hakları Komisyonu
Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu
Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu tarafından 85. oturumda benimsenen görüşler, 12-16 Ağustos 2019
Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’a ilişkin görüşler No.53/2019
1. Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu 1991/42 sayılı İnsan Hakları Komisyonu kararı ile kurulmuştur. 1997/50 sayılı karar ile Komisyon, Çalışma Grubu’nun yetki sahasını genişletmiş ve sınırlarını açığa kavuşturmuştur. 60/251 sayılı Genel Kurul kararı ve 1/102 sayılı İnsan Hakları Komisyonu kararı doğrultusunda Konsey, Komisyon’un yetki süresini onaylamıştır. Yakın geçmişte Konsey, 33/30 sayılı karar ile Çalışma Grubunun görev süresini üç yıllık bir süreyle uzatmış bulunmaktadır.
2. İşleyiş yöntemleri (A/HRC/36/38) uyarınca, Çalışma Grubu 15 Mayıs 2019 tarihinde Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’a ilişkin olarak Türk Hükümeti’ne bir ileti tebliğ etmiştir. Hükümet iletiye 15 Temmuz 2019 tarihinde cevap vermiştir. Türkiye, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne taraf bir devlettir.
3. Çalışma Grubu, aşağıdaki hallerde hürriyetten yoksun bırakmanın keyfi olduğu yönünde karar vermektedir.
a. Hürriyetten yoksun bırakma durumuna dair herhangi bir yasal gerekçe öne sürmek açıkça imkan haricinde bulunduğunda (bir kimsenin cezasının infazının tamamlanmasından sonra veya kendisi i.in geçerli bir af yasasının mevcudiyetine karşı hala gözaltında tutulduğu haller gibi) (kategori I);
b. Hürriyetten yoksun bırakma durumu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 7,13,14, 18, 19, 20 ve 21 kapsamında ve taraf devletler söz konusu olduğunda Sözleşme Madde 12, 18, 19, 21, 22, 25, 26 ve 27 kapsamında garanti altında alınan haklar veya özgürlüklerin kullanılmasından kaynaklı olduğunda (kategori II)
c. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ve söz konusu ülkelerce kabul edilen ilgili uluslararası belgeler kapsamında tesis edilen adil yargılanma hakkına ilişkin uluslararası normların kısmen veya tamamen ihlal edilmesi, hürriyetten yoksun bırakma hakini keyfi bir karaktere sokmak için yeterli ehemmiyete sahip olduğunda (kategori III)
d. Sığınmacılar, göçmenler veya mülteciler, idari veya adli denetim veya yargı yollarına başvurma olacağı tanımaksızın uzun süreli idari gözaltına maruz bırakıldığında (kategori IV)
e. Hürriyetten yoksun bırakma durumu, uluslararası hukukun doğum yeri, uyruk, etnik veya sosyal köken, dil, din, ekonomik koşullar, siyasi veya diğer fikirler, cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik veya diğer durumlara dayalı ayrımcılık halleri temelinde bir ihlalini meydana getiriyor ve insanların eşitliğinin yok sayılmasını hedefliyor yahut bununla sonuçlanıyor olduğunda (kategori V)
Sunulan Bilgiler
Kaynaktan Aktarılan Bilgi
4. Melike Göksan 1990 doğumlu bir Türk vatandaşıdır. Adana’da bir ağır ceza mahkemesinde hâkim olarak görev yapmaktadır. Mehmet Fatih Göksan 1990 doğumlu bir Türk vatandaşıdır ve kendisi de aynı zamanda Adana’da bir ağır ceza mahkemesinde hâkimdir. Mehmet Fatih Göksan’ın ilk tutukluluğunun ardından açığa alınmıştır. Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan evlilerdir.
(a) Bağlamsal Arka Plan
5. Kaynak, 2016 Temmuz ayında darbe girişiminin hemen sonrasında, 4200’ün üzerinde hâkim ve savcı HSYK kararnamesi tarafından meslekten ihraç edilmiştir. Takip eden HSYK kararı ile Ekim 2016’da 189 hâkim ve savcı daha meslekten ihraç edildiğini açıklamaktadır. Daha sonra, 13 Ekim 2016’da Ankara Başsavcılığı tarafından 189 hâkim ve savcı için silahlı terör örgütü FETÖ’ye üye olmaktan dolayı gözaltı ve tutuklama kararı çıkarılmıştır.
(b) Gözaltı ve Tutuklama
6. Kaynağa göre, 14 Ekim 2016 tarihinde gece yarısı saat 2’de, yapılan ev aramasının ardından, Bayan Göksan evinde polis kuvvetleri tarafından hakkında yakalama kararı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Aynı gün, Adana İkinci Sulh Ceza Mahkemesi, Bayan Göksan’ı Tarsus cezaevine göndermiştir.
7. Bay Göksan’a ilişkin olarak, kaynak, Bay Göksan ilk olarak 19 Temmuz 2016’da gözaltına alındığını bildirmektedir. Ertesi gün adli kontrol şartıyla salıverilmiştir. 5 Eylül 2019 sabah saat 9 civarlarında, evine doğru araba sürerken ikinci kez gözaltına alınmıştır. Aynı gün tutukluluğuna karar verilmiş ve akabinde Osmaniye Cezaevi’ne gönderilmiştir. Sonraki aşamalarda Bay ve Bayan Göksan’ın dava dosyaları birleştirilmiştir.
8. Kaynak, tutukluluklarının ardından Bay ve Bayan Göksan’a tutuklulukları için bildirilen tek gerekçenin kendilerinin FETÖ üyesi olmaları olduğunu ifade etmektedir.
9. Kaynak 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 88.maddesi hâkimlere yönelik yakalama ve sorgu usulünü düzenlediğini belirtmektedir. Ancak yetkililer terör örgütü üyesi olarak Bay ve Bayan Göksan’ın ağır suç işlediğini ve buna bağlı olarak tutuklandıkları sırada suçüstü halinin söz konusu olduğunu iddia etmektedir. Kaynak, tutukluluğun yasallığına itiraz etmektedir.
10. Kaynak ayrıca, 2802 sayılı Kanun’un 84.maddesine aykırı olarak, Bay ve Bayan Göksan’a, aleyhindeki iddialara cevap verme fırsatı verilmediğini iddia etmektedir. Ayrıca, aynı kanunun 85.maddesine aykırı olarak, Adana İkinci Sulh Ceza Mahkemesi, bir yargıcın tutuklanması ve gözaltına alınmasına karar vermek için yargı yetkisine sahip değildir ve bundan Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınması ve tutuklanması hukuka aykırı ve keyfi olduğu sonucu çıkmaktadır. Kaynak ayrıca, söz konusu kanunun 89.maddesinde öngörüldüğü gibi, Bay ve Bayan Göksan beş gün içinde kendilerine atfedilen suçlamalar hakkında bilgi sahibi olamadıklarını iddia etmektedir. Buna karşılık, Bay ve Bayan Göksan aleyhindeki iddianame, cumhuriyet savcısı tarafından 18 Temmuz 2017 tarihinde, tutuklandıktan dokuz aydan daha fazla bir süre sonra sonuçlandırılmıştır.
11. Kaynak iddianamenin büyük bir kısmında Bay ve Bayan Göksan aleyhindeki suçlamaları açıklayan hiçbir şey bulunmadığını açıklamaktadır. Savcı sadece Bay ve Bayan Göksan’ın numaralarının da yer aldığını iddia ettiği, Bylock mesajlaşma uygulamasının kullanıcılarını içeren ve dosyada olduğunu iddia edilen ama aslında olmayan bir excel sayfasına atıfta bulunmaktadır. İddianamede, Bay ve Bayan Göksan’nın telefon numaralarının bir Bylock hesabıyla ilişkilendirildiği iddiası dışında, Bylock uygulaması yoluyla gönderilen ya da alınan hiçbir mesaj ya da posta bulunmadığı da belirtilmiştir. Bu nedenle, kaynağa göre, Bylock kullanımı iddiasının ceza davasıyla nasıl eşleştirildiğine dair bir kanıt yoktur. Ek olarak, kaynak her ikisi kişinin de bu uygulamayı kullandıklarını reddettiklerini belirtmektedir.
12. Kaynağa göre, Bay ve Bayan Göksan’ı, 2008-2012 dönemleri arasında üniversitede yaptıkları çalışmalardan ve ayrıca 2014’te Bay ve Bayan Göksan’ın stajyer hâkim ve savcı olduklarını hatırladıklarını iddia eden iki tanığa atıfta bulunulmuştur.
13.Bu tanık ifadelerine dayanarak, Bayan Göksan, aşağıdaki fiillerle resmen suçlanmıştır:
(a) ByLock kullanımı;
(b) üniversitede okurken Fethullah Gülen grubunun öğrenci evinde ikamet etmek (2008–2012);
(c) üniversitede okurken Gülen grubunun öğrenci evlerinden birinin sorumlusu olmak (2008–2012);
(d) üniversitede okurken Gülen grubunun birden fazla öğrenci evinden sorumlu kişi olmak (2008–2012);
(e) üniversitede okurken üniversitedeki Gülen grubu üyelerinden sorumlu kişi olmak (2008–2012);
(f) üniversitede okurken Gülen grubunun öğrenci evlerinden ve üniversite öğrencilerinden sorumlu kişi olmak (2008–2012);
(f) hâkimlik ve savcılık stajı sırasında yıllık kitabın hazırlanması için komiteye seçilen kişi olmak (2014); ve
(g) üniversitede okurken (2008– 2012) ve
(h) hâkimlik ve savcılık stajı yaparken Gülen grubunda yöneticilik görevlerine sahip olmak(2014)
14. Bay Göksan ile ilgili olarak, kaynak, aleyhindeki suçlamaların şu şekilde olduğunu belirtmiştir:
a) Bylock kullanımı
b) “sohbet” adı verilen toplantılar için Gülen grubunun öğrenci evlerinde bulunmak (2008-2012)
15. Kaynak Bay ve Bayan Göksan’ın iddia edilen Gülen grubuna katılımı üniversite zamanlarına ve staj zamanlarına dayandığını belirtmektedir. Bütün bu olaylar, 2015’ten önce Gülen grubunun terörist örgütü oluşumundan önce olmuştur.
16. İlaveten, kaynak, Bay Göksan’ın Gülen grubunun öğrenci evlerindeki sohbet adı verilen toplantılarda bulunduğunu iddia eden tanığın, hukuk fakültesinde kendi sınıflarında bulunan herkesin bu toplantılara katıldığını dile getirdiğini ifade etmektedir. Bu nedenle savcının iddianamesinde, Bay ve Bayan Göksan’ın silahlı bir terör örgütüne üye olduğuna ya da onlar tarafından işlenen herhangi bir somut ya da özel suç eylemine katıldığına dair muteber bir delil bulunmamaktadır.
17. Kaynak iddianameler ulaştıktan sonra, Bay ve Bayan Göksan, tutukluluklarından yaklaşık 15-16 ay sonra, Adana 17. Ağır Mahkemesi huzurunda sözlü duruşma için bulunduklarını belirtmektedir. 30 Mart 2018, 11 Mayıs 2018 ve 6 Haziran 2018 tarihlerinde de aynı mahkemede davaları görülmüştür. Celseler süresince, Bylock kullanımlarına dair somut bir kanıtın sağlanamadığını ve tanık ifadelerinin söylentiden ibaret olduğunun, tanıkların baskı altında ifade verdiklerinin veya benzer suçlamalardan kaçınmak ya da görevlerini korumak amacıyla ifade verdiklerinin altını çizmişlerdir. Buna ek olarak, kaynak, tanıkların hiçbirinin duruşmalar sırasında çapraz sorgu için hazır bulunmadıklarını rapor etmiştir. Bu bağlamda, kaynak, davanın kanunlarca verilen esaslara uygun olarak yürütülmediğini ve Bay ve Bayan Göksan’ın tutukluluğunun keyfi olduğunu iddia etmektedir.
18. Ek olarak, kaynak uyarınca, Bayan Gökhan duruşmalar sırasında şiddetli migren nedeniyle ortaya çıkan tehlikeli sağlık durumuna rağmen, dört aydan uzun bir süre boyunca tıbbi doktora erişemediğini belirtmiştir. Kaynak ayrıca, hücrede gözaltına alınanların sayısının fazla olması nedeniyle, bu kişilerin sırayla uyumak zorunda kaldıklarını, bir yatağın iki veya üç kişi tarafından kullanıldığını açıklamıştır.
19. Kaynak, 6 Haziran 2018 tarihinde, Bayan Göksan’ın 9 yıl 9 ay, Bay Göksan’ın ise 7 yıl 6 ay hapis cezası aldığını rapor etmiştir. Kaynak, karara göre, Bylock kullanımıyla ilgili olarak, Bay ve Bayan Göksan’ın telefon numaralarının Bylock hesabıyla ilişkilendirildiği iddiası dışında, Bylock mesajlaşma uygulaması yoluyla hiçbir mesaj ya da posta gönderilmediğini belirtmiştir. 25 Şubat 2019’da Bay ve Bayan Göksan, istinaf yoluna başvurmuştur ve başvuruları Bölge Adliyesi tarafından reddedilmiştir. Böylece Adana 17.Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı kesinleşmiştir.
20. Bay ve Bayan Göksan 28 Şubat 2019’da temyiz yoluna başvurmuştur, temyiz başvurusu hala beklemektedir.
(c) Hukuki Analiz
(i) Kategori I Kapsamında Hürriyetten Yoksun Kalma
21. Kaynak uyarınca, 2802 sayılı kanunun birçok maddesinin ihlal edilmesi ve hâkim statülerinin gözardı edildiği göz önünde bulundurulursa; Bay ve Bayan Göksan’ın hürriyetten yoksun kalması kategori I kapsamı içerisindedir. Terör örgütü üyesi olarak Bay ve Bayan Göksan’ın ağır suç işlediği ve buna bağlı olarak tutuklandıkları sırada suçüstü halinin söz konusu olduğu iddiası dayanaktan yoksundur. Ek olarak, soruşturma süreci, gözaltı, tutuklama ve cezalandırılmaya yönelik usuli gerekliliklere yetkililerce uyulmamıştır.
22. Bilhassa, suçüstü halinde tutukluluğa ilişkin olarak, kaynak, tutuklamaları sırasında Bay ve Bayan Göksan’ın suç işlemediklerini savunmaktadır. Bu duruma ilişkin olarak, terör örgütü üyesi olmaları nedeniyle her zaman ağırlaştırılmış suç işledikleri bu nedenle de yakalandıklarında da suçüstü halinde oldukları dışında başka hiçbir şey ileri sürülmemiştir. Gözaltı ve tutukluluğu böyle bir gerekçeye dayandırmak, Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltı ve tutukluluğunun keyfi olduğunun kanıtıdır.
(ii) Kategori II Kapsamında Hürriyetten Yoksun Kalma
23. Kaynak uyarınca, ayrıca Bay ve Bayan Göksan’ın hürriyetten yoksun kalması aynı zamanda kategori II kapsamındadır. Her ikisi de hürriyetten yoksun kalmalarının temeli olan Bylock indirme ve Bylock kullanıcı olma iddialarını reddetmektedir. Ayrıca kaynak iddia etmektedir ki, eğer Bylock uygulamasını kullanmış olsalar bile bu ancak ifade özgürlüğü hakkının kullanımı olur.
(iii) Kategori III Kapsamında Hürriyetten Yoksun Kalma
24. Kaynak Bay ve Bayan Göksan’ın hürriyetten yoksun kalmasının aynı zamanda kategori III kapsamında olduğu kanaatindedir. Kaynak, Bay ve Bayan Göksan’ın hâkim olduklarının yargılamanın her aşamasında görmezden gelindiğini iddia etmektedir. 2802 sayılı kanunun ilgili tüm maddeleri söz konusu iki kişinin suçüstü halinde yakalanmaları bahanesiyle ihlal edilmiştir.
25. İlaveten, kaynak Bay Göksan’ın 16 aydan fazla tutuklu kaldıktan sonra mahkeme huzuruna çıkarılabildiğini hatırlatmaktadır. Dahası, kaynak, Bay Göksan’ın davasındaki tanık ifadelerinin herhangi bir kanıtla belgelenmediğini iddia etmiştir. Tanık ifadeleri, ya tanıkların baskı altında ifade verdiklerinin veya benzer suçlamalardan kaçınmak ya da görevlerini korumak amacıyla ifade verdiklerinden dolayı söylentiden ibarettir. İki tanıktan hiçbiri duruşmalar sırasında çapraz sorgu için hazır bulunmamıştır.
(iv) Kategori V Kapsamında Hürriyetten Yoksun Kalma
26. Son olarak, kaynak Bay ve Bayan Göksan’ın hürriyetten yoksun kalmasının keyfi olduğunu iddia etmektedir çünkü bu hürriyetten yoksun kalma durumu siyasi veya diğer fikirlere dayalı ayrımcılığı meydana getirmektedir.
Hükümetin Cevabı
27. 15 Mayıs 2019’da, Çalışma Grubu, iletişim usulleri uyarınca, Hükümet’e kaynaktan alınan iddiaları iletmiştir. Çalışma Grubu, Hükümet’ten, 15 Temmuz 2019 tarihinde, Bay ve Bayan Göksan’ın güncel durumuyla ilgi detaylı bilgi sağlamasını ve tutukluluklarına esas olan yasal hükümleri ve bunların özellikle Devlet tarafından onaylanan anlaşmalara göre uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerine uygunluğunun açıklamasını talep etmiştir. Bundan başka, Çalışma Grubu Türk Hükümeti’ne Bay ve Bayan Göksan’ın beden ve ruh bütünlüğünü garantiye alması için çağrıda bulunmuştur.
28. 15 Temmuz 2019’da, Türk Hükümeti cevabını ibraz etmiştir.
29. Hükümet, Bay Göksan hakkındaki yakalama kararının Adana Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmaya dayanarak silahlı terör örgütüne katılma ve anayasal düzeni ortadan kaldırma suçlamasıyla çıkarıldığını açıklamıştır. Bu doğrultuda, Bay Göksan 19 Temmuz 2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Kendisine yöneltilen suçlama ve yasal haklarına yönelik bilgilendirilmiştir. İfadesini avukat mevcudiyetinde vermiştir. 20 Temmuz 2016’da hâkim karşısına çıkarılmıştır. Adana 6.Sulh Ceza Hâkimliği, avukatın mevcudiyetinde, Bay Göksan’ı dinledikten ve şu ana kadar toplanan delilleri değerlendirdikten sonra Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109.maddesinin 3.fıkrasının b bendi uyarınca tutuklanmasını haklı çıkaracak gerekçelerin karşılanmadığına karar vermiş ve bu nedenle serbest bırakılmasına hükmetmiştir. Soruşturma devam ederken yeni kanıtlar toplanmış ve Bay Göksan Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tekrar çağrılmıştır. Fakat Hükümet’e göre Bay Göksan savcılıkta hazır bulunmamış ve kendisine ulaşılamamıştır. Dolayısıyla, Adana Sulh Ceza Hâkimliği Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 94.maddesi uyarınca tutuklama emri çıkarmıştır.
30. Hükümet, 5 Eylül 2016 tarihinde, Bay Göksan’ın, emniyet güçlerinin rutin bir otoyol kontrolü sırasında tespit edildiğini ve yukarıda belirtilen tutuklama emri uyarınca gözaltına alındığını bildirdi. Aynı gün, hâkim huzuruna çıkarılmış ve avukatının mevcudiyetinde ifadesini vermiştir. Mahkeme, Bay Göksan’ın suçlandığı suçun ağırlığını ve FETÖ üyeleri arasında iletişim aracı olarak kullanılan Bylock uygulamasının varlığını dikkate alarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. ve 101.maddeleri uyarınca tutuklanmasına karar vermiştir.
31. Hükümete göre, 18 Temmuz 2017 tarihinde Bay Göksan aleyhindeki iddianame sonuçlandırılmıştır. Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. 1 Ekim 2018’de avukatı karara itiraz etmiş ve istinaf yoluna başvurmuştur. 25 Şubat 2019’da Bölge Adliye Mahkemesi, hapis cezası kararını onamıştır. Bu nedenle avukatı 28 Mart 2019 tarihinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunmuştur. Bu dava halen Yargıtay’da bulunmaktadır.
32. Bayan Göksan’a ilişkin olarak, Hükümet Bayan Göksan’ın 14 Ekim 2016 tarihinde Adana 6.Sulh Ceza Hâkimliğince çıkarılan yakalama kararı dolayısıyla gözaltına alındığını ibraz etmiştir. Silahlı terör örgütüne üye olmaktan dolayı suçlanmıştır. Kendisine yöneltilen suçlama ve yasal haklarına yönelik bilgilendirilmiş ve avukat mevcudiyetinde ifade vermiştir. Adana 2.Sulh Ceza Hâkimliği aynı gün avukat mevcudiyetinde ifadesini almıştır. Mahkeme, suçlandığı suçun ağırlığı ve Bylock kullanımının tespiti nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. ve 101.maddeleri uyarınca tutukluluğuna hükmetmiştir.
33. Hükümet, Bayan Göksan’a ilişkin iddianamenin 18 Temmuz 2017’de sonuçlandırıldığını rapor etmektedir. Bayan Göksan, silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 9 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. 1 Ekim 2018’de avukatı karara itiraz etmiş ve istinaf yoluna başvurmuştur. 25 Şubat 2019’da Bölge Adliye Mahkemesi, hapis cezası kararını onamıştır. Bu nedenle, 28 Mart 2019 tarihinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunmuştur. Bu dava halen Yargıtay’da bulunmaktadır.
34. Hükümet, bundan dolayı, yakalama, gözaltı ve tutuklamaya ilişkin bütün süreçlerin gerekçeli kararlarla ve bağımsız mahkemeler tarafından verildiğini iddia etmektedir. Dahası, birinci derece mahkemesinin gerekçeli kararları Bay ve Bayan Göksan tarafından başvurulan istinaf yolu üzerine bir üst mahkeme tarafından da incelenmiştir.
35. Hükümet, Bay ve Bayan Göksan’ın Anayasa Mahkemesi’ne kabul edilemez bulunan birçok bireysel başvuruda bulunduğunu eklemektedir. (bazı davalarda iç hukuk yolunun tüketilmemesine dayalı olarak)
36. Bay ve Bayan Göksan’ın mahkum edilmeden önce keyfi tutuklanması iddialarına ilişkin olarak, Hükümet, ilgili mahkemelerin, terör örgütü üyesi olma suçunun ağırlığının yanı sıra Bylock uygulamasını kullanmalarının tespiti nedeniyle soruşturma ve kovuşturma aşamalarında tutuklanmalarına karar verdiğini vurgulamıştır.
37. Tutukluluğu haklı çıkaran hukuki gerekçeler konusunda, Hükümet, bir kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması için bir suçun işlendiğine dair makul bir şüphenin olup olmadığına karar verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca, Hükümet, hürriyetten yoksun bırakmayı haklı çıkaracak bir kamu yararı olması gerektiğini hatırlatmaktadır.
38. Hükümet, sonuç olarak, bir kişinin Bylock’u kullanmasının, ulusal mahkemeler tarafından verilen çeşitli kararlarla onaylandığı gibi, çeşitli nedenlerle FETÖ üyesi olduğu veya olabileceğine dair makul bir şüphe teşkil ettiğini kabul eder:
a) Bylock uygulaması tersine mühendislik, şifreleme analizi, ağ davranış analizi ve bağlı sunucuların kodları gibi teknik prosedürlerle değerlendirilmiştir; ve
b) Bylock uygulamasının bir internet bağlantısı üzerinden yüksek oranda şifrelenmiş iletişim sağlamak için gönderilen her iletiyi farklı bir şifrelemeyle şifrelemek üzere tasarlandığı gözlenmiştir.
39. Hükümet ayrıca, ByLock uygulamasının FETÖ üyeleri için küresel bir uygulamanın gizliliği altında sunulmasının mümkün olduğu gerçeğini destekleyen ispatın aşağıdaki şekilde olduğunu ileri sürmektedir:
a) Uygulamanın kaynak kodlarında bazı Türkçe ifadeler bulunmaktadır;
b) Kullanıcı adları, grup adları ve şifresi çözülen kodların çoğu Türkçe ifadelerden oluşmaktadır;
c) Şifresi çözülen içeriklerin neredeyse tümü Türkçedir;
d) Uygulamanın sunucusunun idarecisi, Orta Doğu’dan gelen IP adresleriyle uygulamaya erişimi engellediklerini iddia etse de, hemen hemen tüm engeller Türkiye’den gelen IP adreslerini hedef almıştır ve
e) Uygulamayı indirmek isteyenler, Türkiye’den erişen kullanıcıların kimliklerini gizlemek ve iletişimi gizlemek için sanal bir özel ağ üzerinden erişmek zorunda kalmışlardır.
Ek olarak, Google arama motoruyla yapılan Bylock’a ilişkin neredeyse tüm aramalar Türkiye’deki kullanıcılar tarafından yapılmıştır ve Türkiye’de IP adresleri olanların uygulamaya erişimini engelleme tarihi itibariyle Google aramalarında bir artış olmuştur. Dahası, FETÖ’yü tanıtmak için yapılan paylaşımlar büyük çoğunlukla ByLock bağlantılı online medya aracılığıyla (sosyal medya, web siteleri vb.) sahte hesaplar kullanılarak ve 200.000’den fazla kullanıcı olan fakat daha önce ne Türk halkı ne de uluslararası topluluk tarafından 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden önce bilinen Bylock aracılığıyla yapılmıştır.
40. Hükümet ayrıca, uygulamaya kaydolmanın sistemin diğer kullanıcıları ile teması başlatmak için yeterli olmadığını belirtmiştir: çoğunlukla yüz yüze veya bir aracı aracılığıyla sağlanan kullanıcı adları veya kodlar gerekmiş(kurye, mevcut Bylock kullanıcısı, vb) veya birbirleriyle iletişim kurmak için iki tarafından da birbirini eklemesi gerekmiştir. Uygulama, her iki kullanıcı da birbirlerini ekledikten sonra iletişime izin verecek şekilde tasarlanmıştır.
41. Ayrıca, Hükümet’e göre, sesli aramalar, anlık mesajlaşma, e-posta teslimi ve dosya aktarımı uygulama ile gerçekleştirilebilmektedir. Ek olarak, kullanıcıların organizasyonel ve iletişim ihtiyaçları uygulama tarafından karşılanmış ve başka iletişim araçlarına ihtiyaç duyulmadığını değerlendirmiştir. Tüm iletişimler sunucu üzerinden iletişmiş olduğundan, oluşturulan gruplar ve iletişimin içeriği uygulamanın yönetici tarafından izlenebilmiş ve kontrol edilebilmiştir. Ayrıca belirli bir süreden sonra manuel bir işlem gerektirmeden yazışmalar cihazdan otomatik olarak silinmiştir. Hükümet’in iddia ettiğine göre bu, kullanıcılar verileri silmeyi unutsa bile sistemin iletişim güvenliğini sağlayacak şekilde tasarlandığını gösterir. Bu nedenle, ByLock uygulamasının, muhtemel bir adli işlem sonucunda cihaza el konulması durumunda geçmiş verilere erişimi ve kullanıcıların yazışmalarını önleyecek şekilde tasarlandığı tespit edilmiştir. Ayrıca, uygulamanın sunucusu ve iletişim verileri, uygulamanın veritabanında şifrelenmiştir; bu, kullanıcıların tanımlanmasını önlemek ve iletişimin güvenliğini sağlamak için ek bir güvenlik önlemi olarak kabul edilmiştir.
42. Hükümet, kendilerini gizlemek için kullanıcıların benzersiz ve çok uzun şifreler koyduğunu beyan etmektedir. Analize göre, şifrelerin yarısından fazlası 9 veya daha fazla haneden, bazıları ise 38 haneden oluşuyordu. Uygulamayı online uygulama mağazalarından indirmek yerine belirli bir tarihten sonra uygulama, kullanıcıların cihazlarına elle yüklenmiştir. Ayrıca elde edilen ve analiz edilen mesajların neredeyse hepsinin örgütsel bağlantıları ve örgütün jargonuna karşılık gelen faaliyetleri içerdiği görülmüştür.
43. Son olarak, Hükümet, 15 Temmuz’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından adli kontrol (gözaltı, tutukluluk, yakalama, vs) altında olan FETÖ üyelerinin ifadelerinden anlaşıldığı üzere ByLock’un FETÖ üyeleri tarafından örgütsel bir iletişim aracı olarak kullanıldığını iddia etmektedir.
44. Sonuç olarak Hükümet, Bay ve Bayan Göksan’ın ByLock’u kullanmasının tespit edilmesinin FETÖ üyeliğine ilişkin makul bir kuşku oluşturduğunu ileri sürmektedir. Belirli bir süreyi aşan tutukluluğun ikinci şartı olan kamu yararına ilişkin olarak Hükümet, Bay ve Bayan Göksan’ın 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’deki anayasal düzeni yıkmayı ve seçilen Cumhurbaşkanı, Parlamento ve Hükümeti devirmeyi amaçlayan darbe girişimini düzenleyen ve yürüten silahlı terör örgütüne üye olmakla suçlandığını vurgulamaktadır. Darbe girişimi sırasında FETÖ 251 Türk vatandaşını öldürmüştür. Bu nedenle, mahkemelerin kamu düzeni ve güvenliğine karşı tehlike oluşturan böyle bir terör örgütüne üye olmakla suçlanan kişilere karşı adli kontrol önlemleri almalarında açıkça bir kamu çıkarının varlığı söz konusudur.
45. Ayrıca, Hükümet’in, ilgili mahkemelerin Bay ve Bayan Göksan’ın alıkonulmasına ilişkin kararlarında, bu kişilerin suçlandıkları suçun ağırlığını aleyhlerinde toplanan delilleri dikkate aldıklarını ve silahlı terör örgütüne üye olma suçunun, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100.maddesinde öngörülen gözaltına alınma gerekçesinin var olduğu kabul edilen, mahkum edilmeden önce gözaltına alınmaları için yasal bir zemin oluşturan suçlar arasında olduğunu dikkate aldığını iddia etmektedir.
46. Hükümet ayrıca kaynak tarafından tutukluluk süresine ilişkin yapılan iddiaları çürütmektedir ve çok daha uzun tutukluluk sürelerini haklı kılan olağanüstü hal döneminde tutuklanmalarına rağmen Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltına alındıkları veya bunun ertesi gününde hâkim karşısına çıkarıldıklarını iddia etmiştir. Her iki iddianame de yargı önünde çok fazla dava olmasına rağmen yasal sürecin gerektirdiği zamanda hazırlanmıştır.
47. Hükümet, Türkiye’nin Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’den ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini askıya almasına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15.maddesi uyarınca Avrupa Konseyi’ne ve Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 4.maddesi uyarınca BM Sekreterliği’ne bu haklara ilişkin yapılan derogasyonları bildirmesine rağmen, Bay ve Bayan Göksan aleyhinde yürütülen süreçlerin süratle ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri uyarınca gerçekleştirildiğini iddia etmektedir.
48. Mahkumiyet sonrası tutukluluğun yasallığına ilişkin olarak Hükümet, Bay ve Bayan Göksan’ın gerekçeli kararlara dayanan yetkili mahkemeler tarafından mahkum edildiğini ileri sürmektedir. Bağımsız yargının bu kararları ve ayrıca yargılama sürecindeki tüm işlemleri, Türkiye’nin ulusal mevzuatına uygundur. Ulusal mevzuatın, insan hakları ile ilgili olanlar başta olmak üzere Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine uygunluğu, Anayasa’da güvence altına alınmıştır (90. Madde’de).
49. Hükümet, Bay ve Bayan Göksan ile ilgili kararların şu anda Yargıtay’da olduğunu ve henüz kesinleşmediğini özellikle vurgulamaktadır.
50. Bu nedenle Hükümet, kaynağın Bay ve Bayan Göksan’ın mahkumiyetleri ve cezalandırılmalarının nedensiz olduğu ve dolayısıyla keyfi tutukluluğa yol açtığı yönündeki suçlamaları reddederek her iki mahkumiyetin de yetkili mahkemeler tarafından gerekçeli kararlara dayanılarak uygun bulunduğuna işaret eder. Aynı şekilde, mahkumiyetlere yol açan soruşturma ve kovuşturma aşamaları, ilgili mevzuata ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine uygun olarak yürütülmüştür.
51. Gözaltı koşulları ile ilgili olarak Hükümet, Bayan Göksan’ın 14 Ekim 2016 tarihinde Tarsus Kadın Ceza İnfaz Kurumu’na getirildiğini ifade etmiştir. 21 Haziran 2017 tarihinde Tarsus Kampüs Kadın Kapalı Cezaevine transfer olmuştur. Bulunduğu koğuş 17 kişiye ev sahipliği yapmaktadır ve her gün saat 6.30’da açılan ve saat 7.30’da kapatılan 33 metre karelik ayrı bir avluya sahiptir. Koğuş iki katlıdır. 37 metrekare büyüklüğündeki alt kat ana yaşam alanını, tuvaletleri, banyoyu, iki lavaboyu ve ayrı bir lavabosu olan bir mutfağı barındırmaktadır. Üst kat da 37 metrekaredir ve yatakhane olarak kullanılmaktadır.
52. Hükümet, Bayan Göksan’ın tesisin servisini kullanarak 18, 24 ve 25 Eylül ve 2 Ekim 2018 tarihlerinde spor etkinliklerine ve voleybol oyunlarına katıldığını iddia etmektedir. Halen 20 Aralık 2018’de başladığı döşemelik kumaşlar için dikiş derslerine katılmaktadır. Haftalık telefon görüşmeleri yapmakta ve ailesi tarafından sık sık ziyaret edilmektedir.
53. Hükümet ayrıca, Tarsus Kampüs Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki tüm mahkum ve tutukluların, yazılı talep üzerine tesis doktorundan fiziksel muayene aldığını iddia etmektedir. Tesisin doktorunun onayı ile ilave muayene veya tedaviler için hastanelere transfer edilmektedirler.
54. Hükümet, Bayan Göksan’ın Tarsus Kampüs Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki dosyasına göre, tutuklanmasından bu yana 31 kez tesis doktorundan fiziki muayene ve tedavi almış olduğunu eklemektedir. Tarsus Devlet Hastanesi dermatoloji servisine beş kez transfer edilmiştir. Bir keresinde, tedavi için hastaneye transfer edilmemesi yönünde yazılı bir talepte bulunmuştur. Raporlar ayrıca bir kez acil serviste, bir kez kardiyoloji servisinde, bir kez iç hastalıkları servisinde ve bir kez de göz servisinde fizik muayene ve tedavi gördüğünü göstermektedir.
55. Bay Göksan ile ilgili olarak Hükümet, cezasını Osmaniye 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda çektiğini beyan etmektedir. Bay Göksan, bu tesiste yedi kişiden oluşan sekiz kişilik bir odada ikamet etmektedir. Odada vantilatör, su ısıtıcısı, buzdolabı, televizyon, elektrikli tıraş makinesi ve saç kurutma makinesi gibi tüm gerekli olanaklar mevcuttur. Hükümet, Bay Göksan’ın yemek, yatak, banyo, telefon görüşmeleri, sağlık hizmetleri ve tesis kantininin temel malzemeleri de dâhil olmak üzere mahkumların tüm haklarından yararlandığını iddia etmektedir. Ailesi ve eşi ile haftalık telefon görüşmeleri yapmaktadır. Osmaniye 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu nezdindeki dosyasına göre, sağlık durumuna ilişkin bir takım rahatsızlıkları olmuş ve tüm bu durumlarda fiziksel muayene görmüş ve tesis doktoru tarafından gerekli ilaçlar yazılmıştır.
56. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında Hükümet, kaynak tarafından Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’na iletilen suçlamaların asılsız olduğunu ve bu nedenle reddedilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Kaynaktan alınan ilave açıklamalar
57. Türkiye Hükümeti’nin cevabı 15 Temmuz 2019 tarihinde ilave açıklamaları için kaynağa gönderilmiş ve kaynak 18 Temmuz 2019 tarihinde ilave açıklamalarını iletmiştir. Bu ek açıklamalarında, kaynak hükümetin iddialarını yüzeysel ve detaysız olması ve ilk iddiaların tekrarlanması gerekçesiyle reddetmiştir.
Tartışma
58. Çalışma Grubu kaynağa ve hükümete verdikleri bilgiler için teşekkür eder ve her iki tarafın yapmış olduğu işbirliğini takdirle karşılar.
59. Çalışma Grubu iddia edilen keyfi tutuklamalara dair komünikasyonları dikkate almasına ilişkin prosedürel kuralların kendisinin işleyiş yönteminde yer aldığını bir ön mesele olarak açıklığa kavuşturmak istemektedir. Bu işleyiş yönteminde Çalışma Grubunu iç hukuk yollarının tüketilmemesi sebebiyle bir komünikasyonu ele almaktan men eden herhangi bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca, komünikasyonun kabul edilebilir bulunması için başvuru sahibinin iç hukuk yollarını tüketmesi gibi bir gerekliliğin bulunmadığı da Çalışma Grubu’nun içtihadında teyit edilmiştir.
60. Bir diğer ön mesele olarak Çalışma Grubu, Bay ve Bayan Göksan’ın durumunun hükümetin Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi uyarınca yapmış olduğu derogasyonların kapsamına girdiğine işaret eder. Türk Hükümeti Sözleşme’nin 4. Maddesi uyarınca ulusun yaşamını tehdide kadar varan kamu güvenliği ve düzenine yönelik ciddi tehlikelere yanıt olarak 3 aylığına Olağanüstü Hal ilan edildiği konusunda 21 Temmuz 2016 tarihinde BM Genel Sekreteri’ni bilgilendirmiştir.
61. Çalışma Grubu bu derogasyonların bildirimini kabul ederken bir yandan da görevinin yerine getirilmesi hususunda işleyiş yönteminin 7. Paragrafı uyarınca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve teamül hukukunun ilgili uluslararası standartlarına atıf yapma noktasında yetkilendirildiğini vurgular. Bunun yanında, ilgili olayda, Sözleşme’nin 9. Ve 14. Maddeleri Bay ve Bayan Göksan’ın iddia edilen tutuklulukları konusunda en ilgili maddelerdir. İnsan Hakları Komitesi de 9. ve 14. Maddelerin uygulanmasını derogasyon yapmak suretiyle askıya alan devletlerin bu derogasyonlarının durumun zorunluluklarının kesinlikle gerektirdiği ölçüyü aşmadığından emin olması gerektiğini dile getirmektedir.
62. Bay ve Bayan Göksan’ın özgürlükten yoksun bırakılmasının keyfi olup olmadığını belirlerken, Çalışma Grubu delile dayalı hususları ele alma noktasında kendi içtihadında belirlenen prensipleri göz önünde bulundurmaktadır. Eğer kaynak uluslararası gerekliliklerin ihlalinden dolayı keyfi tutukluluğun ortaya çıkmasıyla alakalı ilk bakışta haklı görülen bir iddia ortaya sunarsa, suçlamaları çürütmek istemesi durumunda ispat yükümlülüğünün hükümetin üzerinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Hükümet bu ispat külfetini, iddialarını destekleyen kanıtlar üreterek karşılayabilir. Hükümetin yalnızca yasal prosedürlere uyulduğunu iddia etmesi, kaynağın suçlamalarını çürütmek için yeterli değildir.
63. Suçlamalara ilişkin olarak, Çalışma Grubu, kaynağın Bay ve Bayan Göksan’ın tutukluluğunun keyfi olduğunu ve tutukluluğun Çalışma Grubu’nun I, II, III ve V. kategorilerine girdiği iddia ettiğini belirtmektedir. Hükümet ise, Çalışma Grubu’nun kategorilerini ayrı ayrı ele almamakla beraber, tüm iddiaları reddetmekte ve Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının Türkiye’nin taraf olduğu tüm uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uygun olarak yapıldığını beyan etmektedir. Çalışma Grubu kaynak tarafından ileri sürülen iddiaları sırasıyla incelemeye geçecektir.
64. Kaynak, Bay ve Bayan Göksan’ın tutukluluğunun, 2802 Sayılı Kanun’un birçok maddesinin ihlal edildiğinden ve hâkimlerin statüsünün tamamen göz ardı edildiğinden bahisle kategori I’in kapsamına girdiğini savunmaktadır. Hükümet ise Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınmasının bu bireylerin özgürlüğünden yoksun bırakılmalarını meşrulaştıran ve usulüne uygun olarak düzenlenen gözaltı kararı uyarınca yerine getirildiğini ileri sürmektedir.
65. Çalışma Grubu, tutuklamanın yasal dayanağı bulunmadığı takdirde tutuklamanın keyfi olduğunu ve kategori I’in kapsamına girdiğini değerlendirdiğini hatırlatmaktadır. Mevcut davada Çalışma Grubu, Bay ve Bayan Göksan’ın bir gözaltı kararı uyarınca gözaltına alındıklarına işaret etmektedir.
66. Buna ek olarak, Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltı nedenleri ve aleyhindeki suçlamalar hakkında derhal haberdar edilip edilmedikleri incelenmelidir. Bu bağlamda, Hükümet, Bay Göksan’ın 19 Temmuz 2016’daki ilk gözaltı tarihinde suçlamalar hakkında bilgilendirildiğini ileri sürmektedir. Hükümete göre, Bay Göksan silahlı bir terör örgütüne üye olmak ve anayasal düzeni devirmeye teşebbüs etmekle suçlandı. Benzer şekilde, Bayan Göksan, gözaltına alındığı gün olan 14 Ekim 2016 tarihinde gözaltı sebeplerinden ve hakkındaki suçlamalardan haberdar edilmiştir. Hükümet Bayan Göksan’ın silahlı bir terör örgütüne üye olmakla suçlandığını ileri sürmektedir. Öte yandan kaynak, ne Bay Göksan ne de Bayan Göksan’a gözaltı sebepleri veya aleyhindeki suçlamalar hakkında özel bir bilgi verilmediğini ve yetkililerin onları sadece FETÖ üyesi olmakla suçladıklarını iddia etmektedir.
67. Çalışma Grubu, Sözleşmenin 9/2 maddesinin gözaltına alınan kimseye sadece gözaltı sebepleri hakkında bilgi vermekle yetinilmemesini, aynı zamanda derhal aleyhindeki herhangi bir suçlama hakkında bilgi verilmesini gerektirdiğini hatırlatmaktadır. İnsan Hakları Komitesi tarafından 35 (2014) sayılı kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkındaki genelgesinde açıklandığı gibi, 9/2 Maddede belirtilen yükümlülüğün iki unsuru vardır: (a) gözaltı nedenleri hakkında derhal bilgi verilmelidir; ve (b) bundan sonra yapılan suçlamalarla ilgili derhal bilgi verilmesi gerekir (para. 24).
68. Bir bireyin gözaltına alınmasına ilişkin sebep sunma gerekliliği, İnsan Hakları Komitesi tarafından belirtildiği gibi, ayrıca niteliksel bir unsur içermelidir. Şöyle ki, gözaltı sebebi yalnızca genel yasal temeli içermemeli, hukuka aykırı davranış ve iddia edilen mağdurun kimliği gibi şikayetin esasına ilişkin gerçeklere dayanan bilgileri de yeterince içermelidir. Çalışma Grubu, Hükümet’in 9/2 maddenin bu şartının Bay veya Bayan Göksan için nasıl karşılandığını ispatlayamadığını değerlendirmektedir. Çalışma Grubu, bir kişiye karşı tam iddianamenin hazırlanmasının zaman alacağını kabul eder ancak Türk makamları, gözaltı sırasında Bay ve Bayan Göksan’a işlediklerini iddia ettikleri suçlar için olaya ilişkin detayları da sunabilmeliydi.
69. Aslında, Çalışma Grubu, Hükümet’in, Bay ve Bayan Göksan’ın tutukluluklarını haklı çıkaracak kanıtlar hakkında herhangi bir bilgi sağlamadığını ve onlara karşı tek kanıtın sözde ByLock kullanıcısı olmaları olduğunu belirtmektedir. Bu koşullar altında Çalışma Grubu, Hükümet’in ne Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın aleyhindeki suçlamalar ve gözaltı sebepleri hakkında hemen bilgilendirdiğini ne de tutukluluğun makul olma ve gereklilik kriterlerini sağladığını ispat edemediğini değerlendirmektedir. Çalışma Grubu, Sözleşmenin 4. maddesi uyarınca yapılan bir derogasyonun, makul olmayan veya gereksiz bir özgürlükten mahrum kalmayı haklı çıkaramayacağını hatırlatmaktadır. Bu nedenle Çalışma Grubu, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3. ve 9. maddeleri ve Sözleşme’nin 9/1 ve 9/2 maddelerinde düzenlenen haklarının ihlalini oluşturduğu ve böylece Çalışma Grubunun I. kategorisine girdiği sonucuna ulaşmıştır.
70. Kaynak ayrıca, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının ByLock uygulamasını indirmeleri ve kullanmaları iddiasına dayanmasından ötürü II. Kategoriye girdiğini iddia etmektedir. Kaynak, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın ByLock uygulamasını kullanmış olsalar bile, bunun yalnızca ifade özgürlüğü hakkının kullanılması olacağını savunmaktadır.
71. Hükümet, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın, bir terör örgütüne dâhil olarak suç faaliyetlerine katılmaları sonucu tutuklandığını ve gözaltına alındığını iddia etmekte ve ByLock uygulamasının kullanımının bu suç faaliyetlerinin kanıtı olarak değerlendirildiğini ileri sürmektedir.
72. Mevcut olayda, Hükümet tarafından sunulan Bay Göksan ve Bayan Göksan aleyhindeki iddiaların çekirdeğini, bu kişilerin Gülen grubuyla olan sözde işbirlikleri oluşturmaktadır. Hükümete göre bu durum telefonlarına ByLock uygulamasını indirmeleri ve kullanmalarından kaynaklanmaktadır. Hükümet, ByLock uygulamasının FETÖ tarafından nasıl kullanıldığına dair ayrıntılı bilgi vermiştir. Bununla birlikte, Çalışma Grubu bu açıklamaların oldukça geniş olduğunu ve ByLock uygulamasının genel olarak Gülen grubu tarafından nasıl kullanıldığını ilgilendirdiğini ancak uygulamanın Bay Göksan veya Bayan Göksan tarafından kullanımının ne şekilde suç teşkil eden fiile sebebiyet verdiğiyle alakalı ayrıntılı bir açıklama sunmadığını gözlemlemektedir. Hükümet, ne Bay Göksan ne de Bayan Göksan’ın gerçekten de FETÖ üyesi olduğuna dair hiçbir kanıt sunmamıştır.
73. Çalışma Grubu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin Türkiye’deki olağanüstü halin insan hakları üzerine etkileri isimli raporuna dikkat çekmektedir. Bu rapor, çok sayıda güvenlik görevlisi, asker ve polis memuru, öğretmen, akademisyen, memur ve sağlık sektörü personelinin görevden alınmasına temel teşkil eden Türkiye Hükümeti tarafından yayınlanan çeşitli kararnamelerin etkisinin incelemesini içermektedir. Raporun 65. Paragrafı şu sonucu içermektedir:
KHK’lar ile ihraç edilen kişiler ile Gülenci şebeke arasındaki bağlantıları tespit etmede kullanılan kriterler net değildir. Bu nedenle, “Paralel Devlet Örgütü”ne ait Bank Asya ve diğer şirketlere parasal katkıda bulunmak, Gülenci şebeke ile bağlantılı bir sendika veya derneğin üyesi olmak veya ByLock mesajlaşma uygulamasını kullanmak gibi çeşitli nedenlerden dolayı ihraç kararları verilmiştir. Ayrıca, bazı bireyler hakkında polis veya gizli servis raporları, sosyal medya iletişimlerinin analizi, bağışlar, ziyaret edilen web siteleri veya Gülenci şebeke ile bağdaştırılan okullarda çocuklarını okutmak gibi sebeplerle de ihraç kararları alınmıştır. İş arkadaşları veya komşulardan alınan bilgiler veya Gülenci yayınlara aboneliğin olması da ihraç nedeni olmuştur.
74. Raporun 48. Paragrafında:
Farklı kaynaklardan alınan bilgilere göre Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, yürütme kuvvetinin yargı ve savcılık makamları üzerinde kontrol ve müdahaleyi arttırdığını; hâkim ve savcıların tutuklanıp, ihraç edildiğini veya başka mahkemelere keyfi bir şekilde nakledildiklerini ve avukatlara yönelik tehditlerin sürdüğünü belgelemiştir.
75. Çalışma Grubu, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın durumunda da raporda tarif edilen örüntünün takip edildiğine işaret etmektedir.
76. Çalışma Grubu, o sırada Türkiye’de ilan edilen olağanüstü hal durumunu önemsemektedir. Ancak, Milli Güvenlik Konseyi, FETÖ’yü 2015 yılında bir terör örgütü olarak belirlemiş olsa da, örgütün şiddet kullanmaya hazır olduğu gerçeği, Temmuz 2016’da yapılan darbeye kadar Türk toplumunda açıkça görülmemiştir. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nin de belirttiği üzere:
Türkiye toplumunun çeşitli kesimlerinin, saikleri ve çalışma yöntemleri konusunda derin şüpheleri olmasına rağmen, Fethullah Gülen hareketi on yıllar boyunca gelişmiş ve çok yakın tarihlere kadar dini kurumlar, eğitim, sivil toplum ve sendikalar, medya, finans ve iş çevreleri gibi Türkiye toplumunun bütün sektörlerinde yaygın ve hatırı sayılır bir varlık oluşturma özgürlüğünü kullanmış görünüyor. 15 Temmuz’dan sonra kapatılan, bu harekete bağlı pek çok örgütün bu tarihe kadar açık ve yasal olarak işlemekte olduğu şüphelerin ötesindedir.
77. Bunun ışığında, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, örgüte üyeliği ve desteği kriminalize ederken, yasadışı faaliyetlerde bulunan kişiler ile sempatizanlar ve destekçiler veya örgüte bağlı yasal kuruluşlara üye olup da örgütün şiddete başvurmaya hazır olduğunun farkında olmayan kişiler arasında ayrım yapılması gerektiğine dikkat çeker.
78. Çalışma Grubu, Bay Göksan ve Bayan Göksan aleyhindeki iddiaların çekirdeğini, yaklaşık olarak 10 yıl önce Fethullah Gülen grubu ile kurulduğu iddia edilen ittifakın oluşturduğunu ve bunun özellikle de ByLock iletişim uygulamasının kullanımıyla tezahür ettiğini gözlemlemektedir. Çalışma Grubu, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın yalnızca sıradan bir iletişim uygulaması olan ByLock’u kullanmasının ne şekilde yasadışı bir suç faaliyeti oluşturduğunu göstermekte (özellikle de gerçekten de FETÖ mensubu olduklarına ilişkin delil yokluğunda) hükümetin başarısız olduğuna işaret etmektedir. Fethullah Gülen hareketinin geniş çaplı erişimine dikkat çeken Avrupa Konseyi İnsan Hakları Yüksek Komiseri, bir Türk vatandaşının bu hareketle herhangi bir şekilde temas etmemesinin nadir olacağını belirtmektedir. Çalışma Grubu, Kasım 2016’da Türkiye’yi ziyaret eden görüş ve ifade özgürlüğü hakkının tanıtımına ve korunmasına ilişkin Özel Raportör’ün raporuna dikkat çekmektedir. Yalnızca telefonlarında ByLock bulunmasına veya başka muğlak delillere dayanılarak gözaltına alınan kişilere ait bazı örnekler Özel Raportörün dikkatine sunulmuştur. Çalışma Grubu ayrıca, İnsan Hakları Komitesinin 2980/2017 numaralı komünikasyonundaki ByLock uygulamasının kullanılmasına dayanılarak verilen tutukluluk kararlarının makul olma ve gereklilik kriterlerini sağlamadığına ilişkin son bulgularına işaret etmektedir.
79. Mevcut olayda, Bay Göksan ve Bayan Göksan, kendileri tarafından reddedilen bir iddia olan ByLock uygulamasını kullanmış olsalar bile, bunun Çalışma Grubunca sadece ifade özgürlüğünün bir uygulaması olarak değerlendirileceği açıktır. Bu amaçla Çalışma Grubu, Sözleşmenin 19. Maddesinde ifade edildiği gibi görüş ve ifade özgürlüğünün, kişinin tam gelişmesi için vazgeçilmez şartlardan olduğunu; herhangi bir toplum için elzem olduğunu ve aslında her özgür ve demokratik toplumun temel taşı oluşturduğuna dikkat çekmektedir. İnsan Hakları Komitesi’ne göre, olağanüstü hal dönemlerinde 19. Maddeyi askıya almak asla gerekli olamayacaktır.
80. İfade özgürlüğü, sınırlara bakılmaksızın her türlü bilgi ve fikri arama, alma ve iletme hakkını içerir ve bu hak, siyasi görüşler de dahil olmak üzere, her türlü fikir ve görüşün başkalarına iletilebilmesini ve başkaları tarafından alınabilmesini içerir. Dahası, Sözleşmenin 19 (2) maddesi, tüm görsel-işitsel biçimlerin yanı sıra elektronik ve internet tabanlı ifade biçimlerini de içeren tüm ifade biçimlerini ve bunların yayılma araçlarını korur.
81. Çalışma Grubu, bunun ilk defa bir Türk vatandaşının iddia edilen suç faaliyetinin ana tezahürü olarak sözde ByLock uygulamasının kullanımına dayanarak gözaltına alınması ve yargılanmasını incelediği başvuru olmadığını hatırlatmaktadır. Çalışma Grubu, bu gibi durumlarda, sadece ByLock uygulamasının kullanımının ne şekilde kriminal bir faaliyet oluşturduğunun açıkça açıklanmaması halinde tutukluluğun keyfi olduğu sonucuna varmıştır. Çalışma Grubu, bu görüşlerine Türk makamları tarafından saygı gösterilmemesini ve bu davanın da aynı örüntüyü izlemesini esefle karşılamaktadır.
82. Çalışma Grubu, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ve Sözleşme’nin 19. maddesinde güvence altına alınan hakların kullanılmasından kaynaklandığı ve dolayısıyla Kategori II’ye girdiği sonucuna ulaşmıştır.
83. Bay ve Bayan Göksan’ın özgürlüğünden yoksun bırakılmasının II. Kategori altında keyfi olduğunu tespit ederek Çalışma Grubu, Bay Göksan ya da Bayan Göksan’ın yargılanmaması gerektiğini vurgulamak istemektedir. Ancak, yargılamalar yapılmıştır. Kaynak, bu yargılamalarda adil yargılanma hakkının ciddi şekilde ihlal edildiğini ve bu sebeple daha sonraki tutukluluğun Çalışma Grubu’nun III. Kategorisine girdiğini ileri sürmektedir.
84. Kaynak, Bay Göksan ve Bayan Göksan’ın tutuklanmasının; tutuklandıktan sonra sırasıyla 16 ve 15 aya kadar mahkemeye çıkarılmamaları, duruşma sırasında hiçbir önemli kanıtın sunulmaması, aleyhlerine olan delillere tam olarak ulaşamamaları ve kovuşturma için tanıkların çapraz sorgulama sırasında hazır bulunmamaları gerekçeleriyle kategori III’e göre keyfi olduğunu savunmaktadır. Hükümet bu iddiaları reddetmektedir.
85. Çalışma Grubu ilk başta, gözaltı anından duruşma anına kadar 16 aylık bir gecikmenin otomatik olarak Sözleşmenin 14/3 maddesinin ihlali olmadığını, çünkü böyle bir gecikmeyi haklı kılan meşru sebeplerin bulunduğunu gözlemlemektedir. İnsan Hakları Komitesi’nin 32 (2007) sayılı mahkeme önünde eşitlik ve adil yargılanma hakkı üzerine olan genelgesinin 35. paragrafında, makul olanın her davanın kendi koşullarında; davanın karmaşıklığını, sanığın davranışlarını ve davanın idari ve yargı makamları tarafından ele alınma şeklini dikkate alarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Çalışma Grubu bu nedenle, Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınması ve duruşmaları arasındaki sırasıyla 16 ve 15 aylık gecikmelerin, Sözleşme’nin 14/3 maddesinin ihlal ettiği sonucuna ulaşamamıştır.
86. Bununla birlikte, Çalışma Grubu, 14/3-(b) maddesine göre savunmanın hazırlanması için yeterli zaman ve olanaklara sahip olma hakkının, belgelere ve diğer kanıtlara erişimi içermesi gerektiğini ve bu erişimin savcının sanık aleyhine ve lehine mahkemeye sunmayı planladığı tüm materyalleri içermesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Sanık lehine olan materyaller sadece masumiyet kuran materyalleri değil, aynı zamanda savunmaya yardımcı olabilecek diğer kanıtları da içerecek şekilde anlaşılmalıdır. Hükümet, savunmanın neden Bay ve Bayan Göksan’a karşı savcılık tarafından kullanılan Excel sayfaları da dahil olmak üzere materyallere erişiminin reddedildiğine dair bir açıklama yapmamıştır. Böylece Çalışma Grubu, Sözleşmenin 14/3-(b) maddesinin ihlal edildiğini tespit etmektedir.
87. Ayrıca, Hükümet, savcılığın davası için kilit teşkil eden iki tanığın, Bay ve Bayan Göksan’ın yargılamaları sırasında hazır bulunmadığı iddiasına cevap verememiş, böylece savunmanın bu tanıkların çapraz sorgulamasını yapmasını engellemiştir. Çalışma Grubu, İnsan Hakları Komitesi’nin 32 (2007) sayılı mahkeme önünde eşitlik ve adil yargılanma hakkı üzerine olan genelgesinin 39. paragrafında, Sözleşme’nin 4/3-(e) maddesinin savunma ile ilgili olan tanıkların kabul edilme ve yargılamanın bir aşamasında kendilerine tanıklara soru sormak ve onların iddialarına karşı çıkmak için uygun bir fırsat verilmesi hakkını garanti altına aldığını ifade ettiğini hatırlatmaktadır.
88. Hükümet, iki tanığın dava sırasında neden hazır olmadığına ve eğer mevcudiyetleri meşru bazı sebeplerden ötürü mümkün değilse savunmanın bu tanıkları başka yollarla çapraz sorgulayabilmesi için hangi yollara başvurulduğuna dair hiçbir açıklama yapmamıştır. Dolayısıyla Çalışma Grubu, yargılamada silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 10. maddesinin ve Sözleşmenin 14/3-(e) maddesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir.
89. Çalışma Grubu’nun görüşüne göre, silahların eşitliği ilkesinin bu iki ihlali, Bay ve Bayan Göksan’ın adil yargılanma hakkının ciddi bir ihlali anlamına gelmektedir ve tutukluluklarına keyfi bir karakter verecekleri gibi kategori III kapsamına da sokmaktadır.
90. Son olarak, kaynak, Bay ve Bayan Göksan’ın tutukluluğunun kategori V’e girdiğini, çünkü siyasi veya diğer görüşlere dayanan bir ayrımcılık oluşturduğunu iddia etmektedir. Hükümet, tutukluluklarının bir terör örgütüne üye olmaları iddiasından kaynaklandığını açıklayarak bu iddiayı reddetmiştir.
91. Mevcut olay, Gülen hareketi ile bağlantısı olduğu iddia edilen bireylerle ilgili son iki yılda Çalışma Grubunun önüne gelen 10. başvurudur. Tüm başvurularda Çalışma Grubu, ilgili kişilerin tutukluluğunun keyfi olduğunu tespit etmiştir ve Gülen hareketi ile bağlantısı olduğu iddia edilen kişilerin siyasi veya diğer fikirlerine dayanarak hedef alındığı bir örüntü ortaya çıkmıştır. Buna göre, Çalışma Grubu Türkiye Hükümeti’nin Bay ve Bayan Göksan’ı ayrımcılık için yasak bir zemin temelinde tutukladığını ve olayın kategori V’e girdiğini tespit etmiştir.
92. Bay ve Bayan Göksan’ın gözaltına alınmalarından önce hâkim oldukları dikkate alındığında, Çalışma Grubu, mevcut olayı, hâkimlerin ve avukatların bağımsızlığıyla ilgilenen Özel Raportöre işleyiş yönteminin 33-(a) paragrafına sevk etmektedir.
93. Çalışma Grubu, Bayan Göksan’ın sağlık durumları nedeniyle doktora erişiminin reddedildiğinin ve aşırı kalabalık koşullarda tutulduğunun kaynak tarafından iddia edildiğine işaret etmektedir. Çalışma Grubu, Hükümet tarafından bu iddiaların reddedildiğini belirtmekle birlikte, Hükümete, Sözleşme’nin 10. maddesi uyarınca, hürriyetlerinden yoksun bırakılan tüm kişilerin, insan onuru gözetilerek muamele görmeleri gerektiğini hatırlatmak istemektedir. Bu bağlamda, tıbbi yardımın reddedilmesi Birleşmiş Milletler Mahkumların Tedavi Edilmesine İlişkin Asgari Standart Kurallarının (Nelson Mandela Kuralları), özellikle de 24, 25, 27 ve 30. kuralların ihlal edildiğini göstermektedir.
94. Çalışma Grubu, Türkiye’nin Temmuz 2018’de olağanüstü hali kaldırmasını ve Sözleşmedeki yükümlülüklerine yaptığı derogasyonların iptalini memnuniyetle karşılamaktadır. Bununla birlikte, Çalışma Grubu, hâkimler ve savcılar da dâhil olmak üzere 15 Temmuz 2016 tarihli darbeyi takiben çok sayıda kişinin gözaltına alındığının ve birçoğunun tutuklu bulunduğunun ve halen yargılamaların devam ettiğinin farkındadır. Çalışma Grubu, Hükümeti bu davaları uluslararası insan hakları yükümlülükleri uyarınca mümkün olduğunca çabuk çözmesi yönünde teşvik etmektedir.
95. Çalışma Grubu ayrıca, Türkiye’de keyfi tutukluluk konusunda son iki yılda önüne getirilen başvuru sayısında önemli bir artış olduğuna dikkat çekmektedir.
96. Çalışma Grubu Türkiye’ye bir ülke ziyareti yapma olanağı bulmayı memnuniyetle karşılayacaktır. Türkiye’ye Ekim 2016 tarihinde düzenlenmiş olan en son ziyaretten bu yana kayda değer zaman geçmiş olmasını göz önüne alarak, Çalışma Grubu bir başka ziyaret gerçekleştirmek için makul bir zaman olduğu kanaatindedir. Çalışma Grubu Hükümetin Mart 2001 tarihinde tüm tematik Özel Usul yetki makamları için sürekli geçerli bir davet çıkarmış olduğunu hatırlatmakta ve 8 Kasım 2017 tarihinde yaptığı bir önceki ziyaret talebine olumlu yanıt verilmesini beklemektedir.
Tasarruf
97. Yukarıda belirtilenlerin ışığında, Çalışma Grubu aşağıdaki şekilde fikir beyan etmektedir:
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Maddeler 2, 3, 9, 10 ve 19 ile Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Maddeler 9, 14, 19 ve 26 hükümlerine aykırı olmak suretiyle, Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’ın hürriyetten yoksun bırakılması keyfidir ve kategoriler I, II, III ve V kapsamına girmektedir.
98. Çalışma Grubu Hükümetin Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’ın durumunun çözüme kavuşturmak ve durumu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi kapsamında belirtilenler dâhil ilgili uluslararası normlara uyumlu hale getirmek üzere gecikmeksizin gerekli adımları atmasını talep etmektedir.
99. Çalışma Grubu, davaya konu bütün koşulları göz önüne alarak uygun çözüm yolunun uluslararası hukuk uyarınca Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’ın derhal tahliye edilmesi ve kendisine icra edilebilir tazminat ve diğer telafi yollarının açılması olduğu görüşündedir.
100. Çalışma Grubu keyfi hürriyetten yoksun bırakma halini çevreleyen koşullara dair kapsamlı ve bağımsız bir soruşturma yürüterek Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’ın haklarının ihlalinden sorumlu bulunacak kişilere dair uygun işlemleri gerçekleştirmeye çağırmaktadır.
101. İşleyiş yöntemi paragraf 33(a) kapsamında, Çalışma Grubu bu davayı hâkimler ve avukatların bağımsızlığından sorumlu Özel Raportöre iletme kararı almıştır.
102. Çalışma Grubu Hükümetten hâlihazırda sunulan bu fikir beyanının mümkün olan bütün imkânlar vasıtasıyla mümkün olduğunca geniş ölçekte dağıtımının sağlanmasını talep etmektedir.
Takip Prosedürü
103. İşleyiş yöntemi paragraf 20 hükümleri uyarınca, Çalışma Grubu kaynaktan ve Hükümetten hâlihazırda yapılan bu fikir beyanında belirtilen tavsiyelerin takibi çerçevesinde gerçekleştirilen işlemlere dair aşağıdaki hususları içerecek şekilde bilgi sunmasını talep etmektedir:
a) Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’ın tahliye edilip edilmedikleri ve edildilerse hangi tarihte edildikleri;
b) Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’a tazminat ödemesi veya diğer nitelikte telafilerin yapılıp yapılmadığı;
c) Melike Göksan ve Mehmet Fatih Göksan’ın haklarının ihlal edilmesine yönelik olarak soruşturma gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ve gerçekleştirildiyse soruşturmanın neticesi;
d) Türkiye’deki kanunlar ve uygulamaların hâlihazırda sunulan fikir beyanıyla paralel olarak uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu hale getirilmesi için mevzuatta veya uygulamada değişiklikler yapılıp yapılmadığı;
e) Hâlihazırda sunulan fikir beyanının uygulanması yönünde herhangi başka işlem yapılıp yapılmadığı.
104. Hükümet, hâlihazırda sunulan fikir beyanının içeriğindeki tavsiyelerin uygulanmasında karşılaşabileceği herhangi zorluğa veya Çalışma Grubunun ziyareti gibi ihtiyaç duyabileceği herhangi başka teknik desteğe dair Çalışma Grubunu bilgilendirmekte serbesttir.
105. Çalışma Grubu, kaynak ve Hükümetin yukarıda belirtilen bilgileri hâlihazırda sunulan fikir beyanının alınmasını müteakiben altı ay içerisinde iletmesini rica etmektedir. Ancak, davaya ilişkin yeni endişelerin dikkatine sunulması halinde takip niteliğinde kendi işlemlerini yürütme hakkını da saklı tutmaktadır. Böylesi işlemler, Çalışma Grubunun İnsan Hakları Konseyini tavsiyelerinin uygulanmasında gerçekleştirilen ilerlemeye ve herhangi biçimde işlemlerin gerçekleştirilmemesi hususlarına dair bilgilendirme olanağı tanıyacaktır.
106. Çalışma Grubu İnsan hakları Konseyinin tüm taraf Ülkeleri Çalışma Grubu ile işbirliği yapmaya davet ettiğini ve görüşlerini dikkate almaları, gerektiğinde de keyfi olarak hürriyetleri kısıtlanan kişilerin durumlarının telafisi adına gerekli adımları atmaya ve atılan adımlara dair de Çalışma Grubunu bilgilendirmeye çağırdığını hatırlatır.
[21 Kasım 2018 tarihinde kabul edilmiştir]