Skip to content

HRD Raporu: Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yoktur

CEZA YARGILAMALARINDA GÖREV YAPAN BİRİNCİ, İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ DERECE MAHKEMELERİN “KANUNLA ÖNCEDEN KURULMUŞ, BAĞIMSIZ VE TARAFSIZLIK” NİTELİKLERİNDEN YOKSUN OLUŞUNA DAİR SOMUT OLAY VE OLGULARA DAYALI RAPOR[1]



Ceza yargılamaları adli yargı içindeki mahkemelerce yapılmakta olup, adli yargıda üç dereceli bir yargı sistemi mevcuttur: asliye ve ağır ceza mahkemeleri (ilk derece), bölge adliye mahkemeleri ceza daireleri[2] (ikinci derece) ve Yargıtay (üçüncü derece). İlk ve ikinci derece yargı organları, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) denetim ve gözetimi altında yargılama faaliyetleri yürütmekteydiler. Bu mahkemeler, 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliği sonrası, artık ismi Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) olarak değişen ve 13 üyeden oluşan organın otoritesi altında yargılama faaliyetleri yürütmektedirler. İlk ve ikinci derece mahkemelerin bağımsızlık ve tarafsızlıkları, HSYK ve 16 Nisan 2017 sonrası HSK’nın uygulamaları dikkate alınarak değerlendirilebilir. HSK’nın tek bir hâkimi verdiği bir karardan dolayı görevden alması, başka bir ile ataması, hakkında disiplin soruşturması açması veya hakimlik mesleğinden çıkarması, tüm hakimleri ve diğer tüm hakimlerin kararlarını, dolayısıyla bağımsızlığını etkiler. Zira bu mahkemelerin başkan ve üyeleri HSK (önceden HSYK) tarafından atanır ve görevden alınır. Meslekte yükselmelerine HSK (önceden HSYK) karar verir. Bu hâkimler hakkındaki disiplin ve ceza soruşturması izni verme yetkisi de aynı organa aittir. Meslekten ihraç cezası dâhil tüm disiplin cezaları da HSK (önceden HSYK) tarafından verilir. Yargıtay ile Danıştay üyelerini de HSK (önceden HSYK) seçer. Kısaca, Venedik Komisyonunun 13 Mart 2017 tarihli Raporunda belirtildiği gibi, HSYK’yı (şimdi HSK’yı) kontrol eden güç, Türk Yargısını kontrol etme imkânına sahip olur.[3]

Mahkemelerin bağımsız olup olmadığı, özellikle mahkeme üyelerinin atanma şekli ile üyelerin görev süresi, dış etkilere karşı teminatların bulunup bulunmaması ve bağımsızlık görüntüsü verip vermemesi gibi ölçütler dikkate alınarak değerlendirilebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre, “genel olarak, hâkimlerin atandığı süre içerisinde yetkileri devam ederken, görev süreleri dolmadan görevlerine son verilememesi ilkesi, hâkimlerin bağımsızlığının olmazsa olmazlarından ve AİHS’nin 6. maddesinin gereklerinden biridir. Ancak, iç hukukta hâkimlerin görev süreleri dolmadan görevlerine son verilememesinin açıkça öngörülmemiş olması, doğrudan bağımsızlık ilkesinin ihlaline yol açmaz. Önemli olan, uygulamada hâkimlerin atandıkları süre dolmadan (fiilen) görevlerine son verilememesi ve bağımsızlık açısından diğer güvencelere saygı gösterilmiş olmasıdır.”. Bir hâkimin atandığı mahkemeden görev süresi dolmadan alınması, yargı bağımsızlığını yok eder ve hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturur. Kural olarak hâkimler, görev süreleri dolmadan ve talepleri olmadan, üyesi oldukları mahkemeden sadece üst bir mahkemeye seçilmeleri veya mahkemelerin yeniden organizasyonu durumunda alınabilir.  Disiplin soruşturması yoluyla görevden alınma veya meslekten ihraca gelince, “hâkimler, sadece çok ciddi gerekçe ve somut bulgulara dayalı kusurlu veya suç oluşturan davranışları ya da yetersizlikleri nedeniyle ve adil bir yargılama sonucu açığa alınabilir veya meslekten çıkarılabilirler.”

AİHS’nin 6. maddesi anlamında bir suç isnadıyla karşılaşan her birey, kanunla önceden kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkına sahiptir. Bu güvenceler, ilk, ikinci ve üçüncü derece yargı organları ile Anayasa Mahkemesi önündeki yargılamada da teminat altına alınmış olmalıdır.

HRD Hukuk Komisyonu adına Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fatih Şahinler tarafından hazırlanan rapora aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Raporda, birinci, ikinci ve üçüncü derece mahkemelerin belirtilen niteliklerden yoksun olduğuna dair somut bilgi, bulgu ve olaylardan en önemlilerine yer verilmiştir.


[1] Bu rapor 15 Temmuz 2019 tarihinde tamamlanmıştır.

[2] Bölge adliye mahkemeleri Türkiye’de 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren yürürlüğe konmuştur.

[3] Bkz. Venedik Komisyonu’nun 13 Mart 2016 tarih ve “TurkeyOpinion on the Amendments to the Constitution adopted by the Grand National Assembly on 21 January 2017 and to be submitted to a national referendum on 16 April 2017” (Opinion No. 875/2017) isimli Görüşleri, § 114 vd.