Basın Açıklaması: “Avrupa Konseyi Türkiye’ye Karşı Artık Somut Adımlar Atmalı”

STRASBURG-2025_Huseyin_Demir

Fransa’nın Strazburg kentinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamayan Türkiye’ye karşı düzenlenen “Adalet Yürüyüşü” kapsamında Human Rights Defenders (HRD) adına konuşan Prof. Dr. Hüseyin Demir, dikkat çekici bir basın açıklamasında bulundu. Avrupa Konseyi önünde yapılan açıklamada Demir, Türkiye’nin yıllardır AİHM kararlarını sistematik biçimde uygulamaktan kaçındığını, bunun sadece hukuki değil aynı zamanda vicdani bir kriz doğurduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Hüseyin Demir, HRD adına Avrupa Konseyi yetkililerine bir mektup da sunduktan sonra kalabalığa seslendi. Demir konuşmasına, “Artık oyalanmak istemiyoruz. Adalet talebimiz ertelenemez. Avrupa Konseyi’nin sabrı Türkiye tarafından istismar ediliyor. AİHM kararlarının hiçe sayılması sadece Türkiye’deki mağdurları değil, Avrupa hukuk sisteminin bütünlüğünü tehdit ediyor,” sözleriyle başladı.

“Türkiye Zamana Oynuyor, Avrupa Konseyi’nin Ciddiyetini Test Ediyor”

Basın açıklamasında Türkiye’nin, özellikle AİHM’in verdiği bağlayıcı kararlar karşısında “oyun kurucu değil, zaman kazanmaya çalışan bir fail” pozisyonuna düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Demir, “Anayasa Mahkemesi’nin etkisiz hale getirildiği, yargının siyasallaştığı bir ortamda, Strasbourg’dan çıkan kararlar Türkiye’de ya görmezden geliniyor ya da yıllar süren oyalamalarla etkisiz bırakılıyor,” dedi.

Demir, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin bu noktada daha etkili mekanizmalar işletmesi gerektiğine dikkat çekti. “Bakanlar Komitesi’nin izleme prosedürü, ihlalleri raporlamakla sınırlı kalmamalı; tekrarlayan ihlaller karşısında yaptırım mekanizmaları acilen işletilmelidir,” şeklinde konuştu.

“Üyeliğin Dondurulması Gündeme Gelmeli”

Demir konuşmasının devamında, “Eğer Avrupa Konseyi, kendi kararlarının bu denli alenen çiğnenmesine karşı hareketsiz kalırsa, bu sadece Türkiye değil, tüm üye devletler için tehlikeli bir emsal oluşturacaktır. Konsey, AİHM kararlarını uygulamayan Türkiye’ye karşı üyeliğin askıya alınması dahil her türlü tedbiri tartışmaya açmalıdır. Çünkü hukuk kurallarının ihlali karşısında sessizlik, ihlalin meşrulaştırılması anlamına gelir,” ifadelerini kullandı.

Hukuki Dayanaklar Ortaya Kondu

Prof. Dr. Hüseyin Demir, konuşmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesini hatırlatarak, “Sözleşmeye taraf her devlet, AİHM kararlarını bağlayıcı olarak kabul etmiştir. Türkiye bu maddeye açıkça aykırı davranmakta ve sistematik bir direniş sergilemektedir,” dedi.

Ayrıca 2017 yılında Bakanlar Komitesi’nin AİHM kararlarını uygulamayan Azerbaycan’a karşı aldığı 46/4 prosedürü örneğini hatırlatan Demir, “Benzer bir süreç Türkiye için de artık kaçınılmaz hale gelmiştir,” diyerek somut adım çağrısını yineledi.

“Binlerce Mağdur, Onlarca İhlal Kararı Var”

Basın açıklamasında Türkiye’de AİHM’in verdiği başlıca kararları da özetleyen Demir, özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarının uygulanmamasını hukuk dışı bir siyasi direnç olarak nitelendirdi. “Bu iki örnek sembol olsa da, gerçekte binlerce insan mağduriyet yaşamaktadır. Cezaevlerinde haksız yere tutulan gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve hatta öğretmenler var. AİHM’in verdiği ihlal kararları, sistematik bir sorunun varlığına işaret ediyor,” dedi.

“Avrupa’nın Vicdanı Bu Krizi Görmeli”

Demir son olarak Avrupa kamuoyuna ve sivil topluma da çağrıda bulundu: “Bugün burada sadece Türkiye’deki mağdurlar için değil, Avrupa hukuk düzeninin geleceği için de ses veriyoruz. Eğer bu kararlar uygulanmazsa, Strasbourg’un adaleti sembolik olmaktan öteye gidemez. Avrupa’nın vicdanı bu krizi görmek zorunda.”

Kalabalık, Demir’in konuşmasının ardından uzun süre alkışlarla destek verdi. İnsan hakları savunucuları, AİHM binası önünde “Justice Delayed is Justice Denied” (Geciken Adalet, Adalet Değildir) yazılı pankartlar açarak yürüyüşe devam etti.

Bu açıklama, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini ihlal etmesi karşısında Avrupa kurumlarının atması gereken adımların bir kez daha yüksek sesle hatırlatıldığı bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Aralık 2020 – Ocak 2021 Newsletter

Çok kıymetli HRD Gönüllüleri, 

Covid-19 salgını tüm dünyada devletlerin sert ve katı önlemlerine sahne oldu. Esasında Covid-19 salgını, bizler için bir insan hakları krizidir. Gelişmiş ülkeler dahi salgını önlemek adına aldıkları bazı kararlarda ölçülülük ilkesine aykırı hareket etmiştir. 

Otoriter rejimler ise salgını fırsat bilerek, özgürlüklerin ve temel hakların altını oymaya devam ediyor. Önlemler keyfi olarak alınmakta ve yasadışı uygulanmaktadır. Öte yandan, salgından özellikle etkilenen hasta, yaşlı, tutuklular ve düşük gelirli gruplar korunamamaktadır. 

Gözlemlediğimiz bir diğer olgu da Türkiye’deki gibi otoriter rejimlerin, salgın bahanesiyle gazeteci, insan hakları savunucuları veya en basit şekilde hakkını arayan herkes üzerindeki baskıyı daha da artırdığıdır. 

Temmuz 2016 sonrasında artan ve özellikle Gülen hareketini hedef alan kitlesel gözaltıları Aralık 2020 (872 kişi) ve Ocak 2021 (1238 kişi) döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde, toplam 2110 kişi keyfi olarak gözaltına alınmıştır (https://tr.solidaritywithothers.com/mass-detentions) . 

Öte yandan, Türkiye’nin karanlık dönemlerine ait bir uygulama olan zorla kaybedilme vakaları bu dönemde de devam etmiştir. 29 Aralık 2020 tarihinden bu yana Başbakanlık eski Raportörü olan Hüseyin Galip Küçüközyigit’ten haber alınamıyor. 20 Ocak 2021 tarihinde kaçırılan ve 6 gün sonra serbest bırakılan Gökhan Güneş ise bu altı günde yaşadıklarını bir basın toplantısında anlatmış ve Rejimin kendi vatandaşının hayatını nasıl hiçe saydığını açıklamıştır. 

Hükümetin diğer bir önemli hak ihlali ise toplanma ve gösteri hakkı bağlamında yaşanmaya devam etmektedir.  1 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle atanan Rektörü protesto eden Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, polisin şiddetli müdahalesiyle karşılaşmış ve yüzlercesi keyfi olarak tutuklanmıştır. Hükümetin yaşanan gerginliklerden, Üniversite öğrencileri ve toplumun belli bir kesimini sorumlu tutması ve hedef göstermesi esasında AKP’nin bildiğimiz, 

gerginlik yaratma, güç kullanarak susturma ve bunu yaparken de milli ve manevi duyguları istismar etme taktiğinin 2021 yılındaki ilk örneğidir.

Değerli gönüllümüz, 

Aylık olarak Türkçe, İngilizce ve Mart 2021 itibariyle Almanca olarak çıkaracağımız Bültenlerimizde, HRD olarak yaptığımız belli başlı faaliyetlere ve hiç kuşkusuz Türkiye’deki insan hakları ihlalleri yer alacak. Amacımız bunların bir şekilde kayıt altına alınması, bir bilinç ve farkındalık oluşturulması. Çeşitli ülkelerde meydana gelen insan hakları ihlallerine de kayıtsız kalmak doğru olmayacaktır. 

Bültenimiz ile ilgili görüş ve önerilerinizi bizlere iletmenizi istiyor ayrıca, önümüzdeki sayılarda sizlerin de desteği ile daha kapsamlı bültenler hazırlamayı ümit ediyoruz. 

Aşağıdaki linkten Bültenimize ulaşabilirsiniz.