UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ
26 Haziran Dünya İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü
Basın Açıklaması
Okumaya devam et1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
AZ İŞKENCE YOKTUR
İŞKENCE NEDİR ?
RAPOR: KHK’LILARA YER YOK

KHK kurbanlarının hayatları, olağanüstü halin sona ermesinden yıllar sonra hala darmadağın ve kurbanlar bir tür sivil ölüm cezasına mahkum edilmiş durumdalar. Bahadır Odabaşı’nın intiharı bu sivil ölüm cezasının sadece KHK’lıları değil tüm ailesini etkilediğinin en son ve en acı delillerinden birisi oldu.
Türkiye’de OHAL KHK’ları ile ihraç edilen kamu görevlileri ve yakınları tüm resmi ve yarı resmi kurumların veri tabanlarında 36/OHAL/KHK ya da yasaklı TC Kimlik numarası koduyla kara listeye alınmış durumdalar ve hayatın her alanında ayrımcılığa uğramaktalar. Çeşitli kamu kurumları tarafından yayınlanan yönetmelik, genelge ve talimatlar kara listedeki kişilerin onlarca kamu hizmeti, hak ve teşvikten dışlanmasını emretmektedir.Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi ve Human Rights Defenders e.V tarafından hazırlanan KHK’LILARA YER YOK adlı yeni bir rapor, OHAL KHK’ları ile ihraç edilen kamu görevlilerini çalışma, eğitim, sağlık hizmetlerinden ve sosyal yardımlardan yararlanma gibi en temel haklardan mahrum bırakan en az 30 tür ayrımcı uygulamayı belgeledi
Bu ayrımcı uygulamalar engelli bakım yardımı ve diğer maluliyet ödeneklerinden yararlanma, evlat edinme, vergide eşitlik, iş yeri açma, meslek edindirme kurslarına katılma, başarı bursu alma, akademik yayın yapma da dahil olmak üzere sosyal ve ekonomik hayatlarının tüm yönlerini etkilemektedir.
OHAL KHK’ları ile ihraç edilen kamu görevlileri istihdam kursları gibi kamu programlarına kabul edilmemekte ve böylelikle yeni bir meslek edinmeleri engellenmektedir. Bu kişilerin okul servisi sürücülüğü gibi en temel işlerde çalışması dahi yasaklamaktadır.
Bu kişiler deprem yardımı ve Covid-19 ekonomik yardımı paketlerinden de faydalanamamaktadır.
Rapor, bu süresiz ikincil yaptırımların AİHS’nin 7. maddesi kapsamında bir ceza oluşturduğunu tespit ediyor. Rapora göre Türkiye’nin ad hominem ihraç kararnameleri, (i) ihraçların sonuçlarının kapsamı, ciddiyeti ve kalıcı statüsü; (ii) ihraçların, hükümlü olmaktan daha ağır sonuçlar doğurması (iii) ihraçların AKPM’nin 1096 sayılı Kararı ve Ayıklama Kılavuz İlkeleri ile uyumlu olmaması; ve (iv) AİHS’nin 7 § 1 maddesi anlamında cezanın tanımına ilişkin AİHM içtihatları ışığında geçici bir önlemden ziyade bir ceza olarak nitelendirilebilir:
OHAL KARARNAMELERİNDEN KAYNAKLANAN MAHRUMİYETLER
- Tasfiye Edilen Memurlar, İş ve İşçi Bulma Kurumu ile Sosyal Güvenlik Kurumlarının Veri Tabanlarında 36/OHAL/KHK Koduyla Kara Listeye Alındı
- Tasfiye Edilen Memurlar Koruyucu Aile Olamaz
- Tasfiye edilen memurlar belediye başkanı, belediye meclisi üyesi veya muhtar olamaz
- Tasfiye edilen memurlar avukat olamaz
- Tasfiye edilen memurlar muhasebeci olamaz
- Tasfiye edilen memurlar, yapı denetimi şirketlerinde mimar, mühendis, laboratuvar çalışanı veya teknisyen olarak çalışamazlar
- Tasfiye edilen memurlar meslek kurslarına katılamazlar
- Tasfiye edilen memurlar özel eğitim kurumlarında çalışamazlar
- Tasfiye edilen memurlar denizci olarak çalışamaz
- Tasfiye edilen memurlar, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı olarak çalışamazlar
- Tasfiye edilen memurların işletmeleri yönetmek için gereken lisansları kabul edilmemiştir
- Veteriner hekim olarak çalışan tasfiye edilmiş memurlar, suni tohumlama sertifikasına sahip olamazlar ve tarımsal destekleme programlarında mesleki görevlerini yerine getiremezler.
- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü veri tabanında (TAKBİS), KHK ile ihraç edilenlerden oluşan şüpheli kişilerin listesi yer almaktadır. Bu listede yer alanlar, gayrimenkul işlemlerine taraf (alıcı veya satıcı) veya şahit olarak katılamazlar.
- Adalet Bakanlığı’nın talimatı üzerine Türkiye Noterler Birliği, KHK ile ihraç edilen şüpheli kişilerin listesini çıkarmis olup bu listede yer alan kişilerin noterde vekalet vermek dışında herhangi bir işlem yapmalari mümkün değildir. Bu da araçlarını satmaktan inşaat sözleşmeleri imzalamaya kadar yüzlerce yasal işlemi yapamayacakları anlamına gelmektedir.
- Sosyal Yardım Programı (SOYBİS) veri tabanında KHK ile ihraç edilenlerin listesi yer almaktadir. KHK ile ihraç edilenlerin birinci dereceden yakınları (ebeveynleri, oğulları, kızları, damatları ve gelinleri gibi) sosyal bakım sandıklarından yararlanamamaktadırlar.
- KHK ile ihraç edilenler ile eşleri ve çocukları, dar gelirlilere yönelik Genel Sağlık Sigortası’ndan ve özürlülere sağlanan sosyal haklardan yararlanamamaktadırlar.
- Görevlerinden ihraç edilen kamu görevlilerinin pasaport ve seyahat belgesine sahip olmaları mümkün değildir.
- İhraç edilen kamu görevlileri banka hesabı açmaları mümkün değildir ve mali işlem ve prosedürlerde ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
- Görevlerinden ihraç edilen kamu görevlileri, sigorta hizmetleri konusunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
- Görevlerinden ihraç edilen kamu görevlileri, iş geliştirme ve teşvik kredileri konusunda ayrımcılığa uğramaktadır.
- Görevlerinden ihraç edilen kamu görevlileri, zorunlu askerlik hizmetleriyle ilgili olarak ayrımcılığa uğramaktadırlar.
- Tasfiye edilen akademisyenler, akademik yayıncılıkta ayrımcılığa uğramaktadırlar.
- İhraç edilen kamu görevlileri doçentlik sınavlarına giremezler.
- İhraç edilen kamu görevlileri bilim destek bursu alamamaktadırlar.
- İhraç edilen kamu görevlileri ve aileleri, üniversiteye giriş ve öğrenim ücretleri konusunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
- İhraç edilen kamu görevlilerinin okul otobüsü şoförü olmaları da mümkün değildir.
- İhraç edilen kamu görevlileri vergilendirmede ayrımcılığa uğramaktadırlar.
- İhraç edilen doktorlar (M.D.) tıpta uzmanlık gerektiren programlara kabul edilmemektedirler.
- İhraç edilen kamu görevlileri, COVID-19 ekonomik yardımlarıyla ilgili olarak ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
- İhraç edilen kamu görevlileri, doğal afet yardımı konusunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
Professor Helen Duffy (@HelenDuffy_HRP), Leiden Üniversitesi Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Profesörü, Human Rights in Practice Direktörü
Net bir yasal çerçeve, uygun kanuni usuller ve bağımsız mahkemeler önünde etkili hukuk yolları olmaksızın uygulandığı ve etkilerinin olağanüstü halin ötesine geçerek yeni normal haline geldiği durumlarda, belirsiz ve geniş kapsamlı ‘acil durum’ önlemleri hukukun üstünlügü ile yönetilen bir toplumun devami için ölüm habercisi gibidir. Türkiye’de kamu sektörü çalışanlarının, insan hakları savunucularının ve diğerlerinin tasfiyesinin sonuçları, doğrudan etkilenenlerin ve ailelerinin tüm ekonomik, sosyal, medeni ve siyasi hakları, ve de demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından çok derindir.
Avukat Profesör Kerem Altıparmak, İnsan Hakları Hukuku Profesörü, (https://twitter.com/KeremALTIPARMAK)
Her ne kadar KHK’ler iç hukuk açısından bir ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet verilmesi anlamına gelmese de sonuçları itibariyle bazı açılardan hapis cezası almış ve cezasını çekmiş insanların durumundan bile daha ağır sonuçlar doğurmaktadır. Bu, KHK’lı olmanın kınanırlık açısından ve cezanın niteliği açısından ceza hukukuna göre cezalandırmaya benzer sonuçları olduğunu ortaya koymaktadır. Ne var ki bu sonuca ulaşırken adil bir yargılama yapılıp, insanlara savunma hakkı da verilmiş değildir. Ben KHK’ler ilk çıktığından beri, KHK ile listelemenin AİHS’in 6. maddesinin özerk anlamıyla bir ceza olduğunu düşünüyorum ve kimsenin adil bir yargılama yapılmaksızın bu şekilde cezalandırılmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim.
Profesör Ümit Cizre, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü, (https://twitter.com/umitcizre)
Açık yasaklamalar, mahrumiyetler ve ayrımcılıklarla karşı karşıya bırakılıp gerçek anlamda sivil ölüme terkedilmiş KHK kurbanlarının hayatta kalma mücadelesine ses ve destek verelim. Bu değerli kardeşlerimiz aileleri ile birlikte yıllardır yürek burkan ve en apolitik kişiyi bile derinden sarsması gereken bir yaşama savaşı içindeler. Onların bugüne kadar kaybettiklerini geri vermek mümkün değil. Sonuçta, yapılması gerekenler son derece normal, doğal ve minimum: haklarının iadesi yönünde bireyler ve toplum olarak “bana necilik” değil duyarlılık göstermek; siyasetçi/ siyasi partiler olarak kararlı müdahale ve baskıyı sürdürmek.
İnsan hakları savunucusu Avukat Salih Akıncı: Gözaltı süresi 24 saati geçemez. Ancak toplu dosyalarda bu süre savcı kararı ile 3 güne kadar uzatılabilir. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden mahrum bırakılamaz.
Aralık 2020 – Ocak 2021 Newsletter
Çok kıymetli HRD Gönüllüleri,
Covid-19 salgını tüm dünyada devletlerin sert ve katı önlemlerine sahne oldu. Esasında Covid-19 salgını, bizler için bir insan hakları krizidir. Gelişmiş ülkeler dahi salgını önlemek adına aldıkları bazı kararlarda ölçülülük ilkesine aykırı hareket etmiştir.
Otoriter rejimler ise salgını fırsat bilerek, özgürlüklerin ve temel hakların altını oymaya devam ediyor. Önlemler keyfi olarak alınmakta ve yasadışı uygulanmaktadır. Öte yandan, salgından özellikle etkilenen hasta, yaşlı, tutuklular ve düşük gelirli gruplar korunamamaktadır.
Gözlemlediğimiz bir diğer olgu da Türkiye’deki gibi otoriter rejimlerin, salgın bahanesiyle gazeteci, insan hakları savunucuları veya en basit şekilde hakkını arayan herkes üzerindeki baskıyı daha da artırdığıdır.
Temmuz 2016 sonrasında artan ve özellikle Gülen hareketini hedef alan kitlesel gözaltıları Aralık 2020 (872 kişi) ve Ocak 2021 (1238 kişi) döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde, toplam 2110 kişi keyfi olarak gözaltına alınmıştır (https://tr.solidaritywithothers.com/mass-detentions) .
Öte yandan, Türkiye’nin karanlık dönemlerine ait bir uygulama olan zorla kaybedilme vakaları bu dönemde de devam etmiştir. 29 Aralık 2020 tarihinden bu yana Başbakanlık eski Raportörü olan Hüseyin Galip Küçüközyigit’ten haber alınamıyor. 20 Ocak 2021 tarihinde kaçırılan ve 6 gün sonra serbest bırakılan Gökhan Güneş ise bu altı günde yaşadıklarını bir basın toplantısında anlatmış ve Rejimin kendi vatandaşının hayatını nasıl hiçe saydığını açıklamıştır.
Hükümetin diğer bir önemli hak ihlali ise toplanma ve gösteri hakkı bağlamında yaşanmaya devam etmektedir. 1 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle atanan Rektörü protesto eden Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, polisin şiddetli müdahalesiyle karşılaşmış ve yüzlercesi keyfi olarak tutuklanmıştır. Hükümetin yaşanan gerginliklerden, Üniversite öğrencileri ve toplumun belli bir kesimini sorumlu tutması ve hedef göstermesi esasında AKP’nin bildiğimiz,
gerginlik yaratma, güç kullanarak susturma ve bunu yaparken de milli ve manevi duyguları istismar etme taktiğinin 2021 yılındaki ilk örneğidir.
Değerli gönüllümüz,
Aylık olarak Türkçe, İngilizce ve Mart 2021 itibariyle Almanca olarak çıkaracağımız Bültenlerimizde, HRD olarak yaptığımız belli başlı faaliyetlere ve hiç kuşkusuz Türkiye’deki insan hakları ihlalleri yer alacak. Amacımız bunların bir şekilde kayıt altına alınması, bir bilinç ve farkındalık oluşturulması. Çeşitli ülkelerde meydana gelen insan hakları ihlallerine de kayıtsız kalmak doğru olmayacaktır.
Bültenimiz ile ilgili görüş ve önerilerinizi bizlere iletmenizi istiyor ayrıca, önümüzdeki sayılarda sizlerin de desteği ile daha kapsamlı bültenler hazırlamayı ümit ediyoruz.
Aşağıdaki linkten Bültenimize ulaşabilirsiniz.